yanaklarım ıslanıyordu günün yarısı
elimi boşluğa uzatıyordum çok kez
ve çok kez itiyorlardı dokunduğum her kim varsa
kapağı yıpranmış kitabın hikayesi belki de tam burada başlıyordu
hikayedeki tüm karakterleri düşünmüştüm, sırayla yerlerine koymuştum kendimi
onu da, yanındakini de, kedisini de, çiçeğini de
kimsenin imdadını ikiletmemiştim
bencil olmuştum, yük olmuştum
ama yine de hikayeyi okumuştum anlamak için nasıl bir son olursa olsun
okurken soğuttuğum kahveler, içemediğim sigaralar gözümde olmamıştı
bir sonraki sayfayı çevirmiştim
girmiştim içeriye
orta sehpanın çevresinde oturmak istemiştim
bir de o çay hiç bitmesin.
sonra altını açıp çayın kalkmam gerekti
beklettiğim hayatı kaçmadan tutmalıydım.
saat de geç olmuştu.
devam etmek üzere koydum kenara
devam etmeye çalıştım, çalıştım, çalıştım.
olmadı, denedim
inandım, denedim
eksilttim kim varsa
dinginleştim, iyileşir gibi oldum
iyi hissediyor gibi
ama aklım o sıcak çayda kaldı, dönmek istedim fakat devam etmem gerekti
inandım
kendime hiç inanmadığım kadar, hiç kimsenin de inanamayacağı kadar inandım
pürüzler çıktı yok saydım
bir oldu, iki oldu, üç, dört…
kısır döngü
ya da
inanç zedelenmesi.
yine de her yere uzattım kollarımı, ulaşamayacağımı bilsem bile
uzattığımı görsünler istedim
bu esnada kaybettim düşüncelerimi, bedenimi, gülüşümü
yitirdim usulca fark etmedim
belki de etmek istemedim
sonra gözlerimden yaş akmamaya başladı, hastalandım, içim ağladı
duymak istemedim kendim dahil herkesi,
bazen de kaybolmak istedim o kalabalık gürültünün içerisinde
hiç uyuyamadığım da oldu, gözlerimi açamadığım zamanlarda
sonra kollarım aşağıya düşmeye başladı
karşıdan sesler geldi
bencil oldum,
ıslak bir palto oldum insanların sırtında
avuç içlerimde tırnak izlerimle uyandığım her gün ufalanmak, gittikçe küçülmek istedim
beceremedim
ve sonra kendime olan tüm inancımı kaybettim kendimi aradığım bu yolda,
diğer kaybettiğim her şey gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder